Bel ağrısının oluşmasını etkileyen temel etkenlerin meslek, yaş, kilo, sosyal aktivite, psikososyal etmenler ve eğitim durumu olarak değerlendirildiğine işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Külekçioğlu, depresyon, anksiyete ve stres gibi bazı psikososyal etkenlerin bel ağrısındaki oranın yükselmesinde etkili olduğunu, bu tarz psikososyal faktörleri olduğunda ağrı süresinin uzayarak ağrının kronikleşmesine sebep olabileceğini belirtti.Mesleki faktörlerden özellikle de fiziksel kuvvet gerektiren, uzun süreli ayakta durmaya sebep olan ve hareketsiz hayat süresini artıran durumlarda bel ağrılarından şikâyetçi olma oranının yüksek olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Külekçioğlu, “Mesleki olarak fiziki yüklenmeler, ağır iş yapmak, iş yerinde uzun süreli oturmak, masabaşı işlerde çalışmak, hareketsiz bir yaşam tarzı, bel ve karın kaslarının zayıflığı, omurganın yanlış kullanılması, kontrolsüz, ani ve zorlayıcı hareketler yapılması, omurganın yapı ve şekil bozuklukları ve aşırı kilo da bel ağrısına yol açabilir.""30 kilogram/metrekareden fazla olan vücut kitle indeksi de (obezite durumu) bel ağrısının artışına neden olmaktadır. Sigaranın vertebral gövdeye zarar vererek disk metabolizmasını bozulmasına neden olduğu ve disklerde travma ve yaralanmalara karşı zayıf bir ortam oluşturduğu belirtilir. Sigara kullanan kişilerdeki bel ağrısı sıklığının, kullanmayanlara göre 2,5 kat daha yüksek olduğu görülmüştür” ifadelerini kullandı.Bel ağrısının; ciddi klinik, sosyal, iş gücü ve performans kaybına neden olan, dünya nüfusunun genelini etkileyen önemli bir sorun olarak karşımıza çıktığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Külekçioğlu, şunları söyledi:“Bel ağrısını süresine göre akut, subakut ve kronik olarak sınıflandırırız. Nedenleri hafif bir tutulmadan patolojik hastalıklara kadar birçok etken etkili olabilir. Bel ağrısı tedavisinde ilaçla tedaviler, egzersiz ve fizik tedavi, enjeksiyon ve çeşitli tamamlayıcı tedaviler uygulanabilir. Tedavi, hastanın semptom ve belirtilerine bağlı olarak planlanmalıdır.”Bel ağrısı probleminde tamamlayıcı tedavilerden en çok önerilenlerin mezoterapi, proloterapi, ozon ve akupunktur olarak sıralanabileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Külekçioğlu, “Hastaya ve hastalığına özel bir tedavi programı hazırlanmalı, hastanın sürece uyumunun ve aktif katılımının çok önemli olduğu vurgulanmalıdır” dedi.
.png)
English (United States) ·
Turkish (Turkey) ·