Marketler de fabrikalardan yeterli miktarda şeker alamadıkları için, raflarda geçici bir süre şeker bulunamadığını ve tüketiciye sınırlı miktarda şeker satabildiklerini söylemişti.
Özel sektör ve kooperatif şeker fabrikaları, Türkiye Şeker Fabrikaları'nın fiyat politikasından kaynaklı bir sorun yaşandığını savunmuştu.
Türk Şeker ise 15 Kasım'da şekerde arz probleminin olmadığını, piyasada bazı firmaların fiyatları yükseltmelerinden ve özel sektör şeker fabrikalarının zam yapmaları nedeniyle şekerde sorun yaşandığını açıklamıştı:"2021-2022 yılı üretim döneminde Türkşeker yaklaşık 400 bin ton şeker üretmiş olup, bu miktar kooperatif ve özel sektör fabrikalarının üretimiyle birlikte toplamda 1 milyon 150 bin ton civarındadır."
"Çeşitli basın organlarında şekerde arz problemi olduğuna dair iddialar doğru değildir. Herhangi bir arz problemi bulunmamaktadır. Piyasada bazı firmaların fiyatları yükselterek ürün satmalarından dolayı böyle bir ortam oluşmuştur."
Sözcü Gazetesi'nde Perşembe günü yayınlanan bir haberde, yağ ve şeker satışına kota koyulan marketlerdeki yetkililerin, "fiyatlar nedeniyle insanların stok yapma yoluna gittiğini ve daha fazla müşteriye ürünü ulaştırabilmek için satış kotası koyduklarını" belirttiği aktarılmıştı.

2017 yılında TGDF olarak tarımsal sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği ekseninde Türkiye'nin 2100 yılına kadarki projeksiyonunu çıkardıklarını söyleyen Menlik, üretimde iklim değişikliğine karşı ciddi adımlar atılması gerektiğini savunuyor:
"O zamandan beri bu günleri öngörüyoruz. İklim değişikliği ekseninde her geçen gün tarım ve gıda ürünlerinde problemler artacak. Dolayısıyla bugün içinde bulunduğumuz hiçbir şey aslında sürpriz değil. Bundan sonra da önümüzde çok daha güzel günler yok."'Marketlerde stok yapıldığı için fiyatların arttığını zannetmiyorum'Menlik, marketlerde stok yapıldığı iddialarıyla ilgili federasyona gelen bir bilgilendirme olmadığını, ancak bu iddiaların yetkili mercilerce incelendiğini belirtiyor:
"Otoriteler zaten bu gerekçelerle bir inceleme ve çalışma başlattı. Ama ben zannetmiyorum, çünkü bu ülkede üreticisiyle, satıcısıyla ve sanayicisiyle hakikaten çok zor bir dönem geçirdik. Hem pandemi koşulları hem de iklim değişikliği sebebiyle herkesin koşullarının ağırlaştığı bir ortamda, tek taraflı bir suçlu bulup onun üzerinden bir şeyleri konuşmak bizi çözümden uzaklaştırabilir.
"Bugün gıda fiyatlarıyla ilgili bir sorun yaşıyorsak, dönüp birincil üretimden itibaren zincirin tüm halkalarında neler olup bitiyor, artısı eksisiyle yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı gözden geçirmeliyiz."'Ayçiçekte ithalata, yani dövize bağımlıyız'Marketlerde arz sıkıntı ve adetli satış uygulaması sadece şekerde değil, bitkisel yağ ürünlerinde de karşımıza çıkıyor.
Edirne'de üreticilik yapan Ziraat Mühendisi Cengiz Yorulmaz, ayçiçek yağı fiyatlarında artışın devam edeceğini söyleyerek, "Bu kış çok zor geçecek" diyor.
Çiftçinin girdi maliyetlerinin yükselmesiyle birlikte marketlerdeki ayçiçek yağı fiyatlarının da artacağını belirten Yorulmaz, şu örnekle anlatıyor:
"Geçen sene kilosunu 1 lira 80 kuruşa aldığım gübreyi bu yıl 10 lira 50 kuruşa alıyorum. Yani gübrenin fiyatı bir yıl içerisinde 10 kat arttı. Akaryakıt ve doğalgaz çok pahalandı.
"Gelecek sene marketlerde daha yüksek gıda fiyatlarıyla karşılaşacağız. Çünkü çiftçi bu yıl tarlasına yeterince gübre atamayacak, tarlalardaki verim düşecek."Yorulmaz'a göre, ayçiçek yağı fiyatlarını artıran bir diğer etken ise döviz kuru.Türkiye'nin ayçiçek yağında toplam tüketiminin yüzde 50'sini üretebildiğini söyleyen Yorulmaz, ayçiçek yağında ithalata bağımlı olunduğunu anlatıyor:
"Türkiye, tükettiği ayçiçeğin yarısını ithal ediyor. Bu yıl aşırı derece kuraklık yaşandığı için verim düştü ve ithalat ihtiyacı arttı. Doların yükselmesiyle ve Rusya ve Ukrayna'nın gümrük vergilerini artırmasıyla birlikte fiyatlar çok yükseldi. Yani marketler ne kadar stok yaparsa yapsın, dövizin hali ortada."Palandöken: 'Stokçuluk yapmanın kimseye bir faydası olmayacaktır'BBC Türkçe'ye konuşan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, mevcut krizin aşılması için şeker ve yağın doğrudan üreticiden halka bakkallar aracılığıyla ulaştırılması gerektiğini söylüyor.
Şeker ve yağ gibi temel gıdalarda rekabetçi piyasanın oluşması gerektiğini söyleyen Palandöken'e göre mahalle bakkalı ve marketler, zincir marketlere karşı dengeleyici bir unsur olabilir.
Kamuya ait şeker fabrikaları ve yağ kooperatiflerinden doğrudan bakkallara sabit bir fiyatlandırma ile yapılacak satışın vatandaşı rahatlatacağını savunan Palandöken'e göre, "her fiyat artışında dövizi gerekçe göstermek" doğru değil:"Fabrikalardan direkt vatandaşa arz için bakkallarımız aracı olmaya hazır. Bakkallarda stok yapmak mümkün değil ve ayrıca rekabet vardır. İki bakkal birbirine rakiptir ve fiyatını düşürür. Zincir marketlerde ise İstanbul'da düğmeye basıp Hakkari'deki fiyatı belirlersin.
"Üretimde bir sorun olmamasına rağmen rafların boş kalması, stokçuluk yapmanın kimseye bir faydası olmayacaktır. Bakkallarımız aracılığıyla bu durum hızlı bir şekilde çözülebilir. Zincir marketlerle rekabet edecek unsurların gelişmesi gerekiyor."Her şeyin fiyat artışı dolara endeksleniyor. Çiftçi haklı, onun girdi fiyatları dolara bağlı olarak doğrudan artıyor. Ama mamul hale gelmiş bir temel gıda ürününde, senin dolarla senin ne işin var? Herkes birbirine bakıp zam yapıyor. Stokçuluk yapmanın kimseye bir faydası olmayacaktır."